Vartan Estukyan
24.12.2015
25 Aralık, tüm Hıristiyan topluluklar için çok özel bir gün. İsa Mesih’in doğuşu yaygın olarak kutlansa da, Noel geleneklerinin nereden geldiği herkes tarafından bilinmiyor. Türkiye Ermeni Katolikleri Dinî Önderi Kerabaydzar Levon Zekiyan’la Noel’in neden 25 Aralık’ta kutlandığından, Noel ağacı süslemenin köklerine kadar birçok konuda konuştuk.
Noel kutlamalarının nasıl bir geçmişi var?
Noel, Hıristiyanlığın iki büyük yortusundan biridir. En büyüğü Paskalya, diğeri de Noel. Biz Meryem Ana’ya bir azize olarak değil, İsa Mesih’in annesi olarak saygı gösteririz. Meryem Ana’mızın bütün yortuları, İsa Mesih’imizin yortularıdır. Meryem Ana’mızın kutsal ruhun gücüyle Mesih’e hamile kalması, 25 Mart’ta veya Ermenilere göre 7 Nisan’da kutlanır. 21 Mart, baharın gelişidir. Paskalya da baharın ilk dolunayına denk gelen Pazar günü kutlanır. Paskalyalardaki tarih farklılıkları, takvim farklılıklarından gelir. Bugün Batı’da genellikle ‘Gregoryen’ denen takvim izlenirse, Paskalya belirli bir günde, Rumi takvim ise 13 gün geridedir. Örneğin Noel 25 Aralık’tadır, ancak dinî takvim olarak Rumi takvimi izleyenler bunu 7 Ocak’ta kutlarlar. Dünyada sadece Ermeni Apostolik Kilisesi, Noel’i 6 Ocak’ta kutlar. Mesih’in doğuşu, aslında ne 25 Aralık, ne de 6 Ocak’tır. Noel Yortusu, Paskalya kadar eski değildir, Hıristiyanlığın ilk günlerine kadar gitmez. Noel, ilk kez IV. yüzyılda kutlanmaya başlamıştır. Bu kutlama için neden 25 Aralık ve 6 Ocak günlerinin seçildiğini şöyle açıklayabiliriz: Pagan dönemde, Ermenilerin en büyük tanrıçası olan Anahid’in bayramında üzüm takdis edilirdi. Anahid, Aşk Tanrıçası değildi, hatta Ermeni dünyasındaki bu tanrıça için diğer kültürlerdeki Pagan mabetlerinde olan ve ‘kutsal fuhuş’ denen fuhuş şeklinin uygulanmadığı bilinmektedir. Anahid, Toprak Tanrıçası’ydı. Eşi Aramast, Zeus’a denk gelirdi. Fakat Zeus, Hera’nın isteklerine tâbi biridir, çünkü şehvete düşkündür. Hera onu ne zaman yatağa davet etse, reddedemez. Doğu âleminde Aramast, görünmeyen bir tanrıdır; sükût sever, sakinlik sever ve kendini bu şekilde saydırır. Buna karşılık, Anahid ‘ahlaki temizlik tanrıçası’dır. Görevi erkeklerin spermlerini, kadınların rahmini temizlemekti; böylece doğacak çocuk temiz olacaktı. Anahid’in ismi, Ermeniler arasında ‘Ermenilerin Kraliçesi’ olarak anılırdı. Üzüm, toprağın en güzel ürünlerinden biri olduğu için Hıristiyanlıktan önce Ermeniler için büyük bir önem taşıyordu, bu yüzden üzümü Anahid’e adarlardı. Krikor Lusavoriç, bu yortuyu Meryem Ana’ya takdim etti; böylece Anahid’in yerini Meryem Ana aldı.
Noel ne zaman 25 Aralık’ta kutlanmaya başladı?
IV. yüzyıla kadar, topluluk pagandır. 313’te Hıristiyanlara özgürlük tanınıyor. Sonrasında, topluluk yavaş yavaş Hıristiyanlaşmaya başlıyor ve Noel’i kutlamak istiyorlar. Batı’da Zeus’un yortusu 24-25 Aralık arasındaydı. 25 Aralık sabahı günler uzamaya başlar. Zeus, Güneş’ti; en parlak, en büyük ışıktı. Mesih İsa da Hıristiyan inancında Allah’ın nuruydu, ışıktı. Zeus’un bayramını, İsa’nın bayramı yapıyorlar.
İran İmparatorluğu’nda da en büyük tanrılardan biri Mihr’di, o da ışık tanrısıydı. Mihr’in yortusu 6 Ocak olarak kabul edilirdi. İranlı Süryaniler, Ermeniler ve tüm Hıristiyan halklar Noel’i yani İsa’nın doğuşunu Mihr’e bağladılar. Ermeniler, 6 Ocak tarihini muhafaza eden tek Hıristiyan topluluktur. O zaman insanların birbirinden habersiz olduğunu düşünmemek lazım. Hatta belki bugünkünden bile hızlı iletişime geçiyorlardı. O yüzden zamanla hem Batı, hem de Doğu Hıristiyanları, İsa’nın doğuşunu her iki tarihte de kutlamaya başladılar.
VI. yüzyılın ortalarına doğru Ermeni Kilisesi, Bizans Kilisesi’nden ayrıldı. Dolayısıyla Noel’i kutlama tarihleri de değişti. Eğer 25 Aralık’ı daha önce kutluyorlardıysa, o zaman eski geleneklerine dönüyorlar; kutlamıyorlardıysa, kendi geleneklerinde kalıyorlar.
Noel ağacı süsleme geleneği nerede başladı?
Noel ağacı süslemek, bir Germen geleneği, yani günümüz Almanyası’na ait bir gelenektir. Almanya ormanlık bir ülkedir; ülkede gökyüzünü görmeyi engelleyebilecek kadar büyük ağaçlar vardır. Eski Germen dinlerinde ağaç kutsaldır. Noel ağacı geleneği, İskandinavya ve Germen ülkelerinde pagan dönemlerine kadar giden, Hıristiyanlaştırılmış bir pagan geleneğidir. Halklar, var olan, meşru olabilecek şeyleri reddetmiyor, kabul edip kutsal bunlara bir anlam veriyorlar. Dinlerin antropolojik açıdan en büyük hikmeti ‘kelam’dır; Allah’ın sözü anlamına gelir ve belirli bir kültür içinde şekil almıştır. Dinlerin temelinde, kelamın vücut bulması vardır. İspanya, Fransa’nın güneyi ve İtalya, ağaç süslemeyi pagan geleneği diye hor görürlerdi. Ağaç süslemek çok eski bir gelenek değil, 80 yıl gibi kısa bir süre öncesine dayanıyor. Yeşil, umudun simgesidir; umut, hep yeşerir. Işıklar, imanın simgesidir. Kırmızı çiçekler, ağacın üstüne konan kokinalar ise sevginin, ilahi aşkın simgesidir. Ağaç süslemek, Alman geleneğinde yüzyıllardır vardır ancak Batı’ya çok daha sonra gelmiştir.
Peki ya Noel Baba?
Noel Baba da bir Kuzey geleneğidir. Bunun yanı sıra, Anadolu’da da belli bir geçmişi vardır. Bizim çocukluğumuzda, İstanbul sokaklarında yılbaşı arifesinde Rum çocukları sokaklarda dolaşır, Aziz Vasil adında bir şarkı söylerlerdi. Aziz Vasil, Noel Baba’nın simgelerinden biridir. Şimdiki adıyla Santa Claus olan Aziz Nikolaus ise Kuzey’de çok büyük ilgi görmüştür. Güney’de de, gözleri tedavi eden, ‘Göz Azizesi’ diye nitelendirilen Santa Lucia vardır, yortusu 13 Aralık’tadır. İtalya’da ise Beffana vardır. Beffana, çok çirkin bir kadındır; yaramaz çocukları cezalandırır ve onlara kömür getirerek ağızlarını yakar, uslu dururlarsa da bacadan iner. Bacadan inme hikâyesi de buradan gelmiştir. Bunlar elbette birer halk rivayetidir. Noel, en çok çocuk bayramıdır. Bütün halklar arasında, çocukları eğlendirmek ve uslandırmak için Noel Baba kullanılır, çocuklar da Noel Baba’ya inanır.
‘Aralık aslında 10. ay’
Yeni yıl kutlamaları çok eskiye dayanır. Roma âleminde yılbaşı, mart ayındaydı. Aralık ayının Batı dillerindeki karşılığı ‘deka’dan gelir, 10. aydır. Bu bir Roma geleneğidir. Ermeni geleneğinde ise yeni yıl ağustos ayında başlar. Yeni yılı, Mesih İsa’nın doğumuna bağlama geleneği çok geç gelmiştir, VII. yüzyıla dayanır. Ondan önce yıllar olimpiyatlara, bazı durumlarda ise imparatorların tahta çıkışlarına bağlıydı.
http://www.agos.com.