1894-1923 YILLARI ARASINDA ERMENİ, PONTOS RUM VE SÜRYANİ SOYKIRIMLARI YAŞANDI
Devrimci Karadeniz 12/04/2015
Leyla Poyraz / Lozan
Batı Ermenistan Ulusal Konsey Başkanı Armenag Aprahamian Ermeni soykırımının sanıldığının aksine sadece 1915’te yaşanmadığını, 1894’ten 1923’e kadar olan bir zamanı kapsadığını söyledi. Aprahiman Osmanlı’da Padişah II. Abdülhamid ile İttihat ve Terakki’nin başlattığı ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde Mustafa Kemal’in tamamladığı soykırımı sürecinde Ermenilerin yanı sıra yüzbinlerce Rum, Pontos Rumu ve Süryanilerin de katledililip sürgün edildiğini söyledi. Başkan Aprahamian sürgündeki Batı Ermenistan Devleti olarak, Pontos Rum Soykırımı ile Süryani soykırımını tanıdıklarını açıkladı.
İsviçre’nin Lozan kentinde, Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı nedeniyle Solidarite, İsçi Partisi (POP) ve sol hareketler öncülüğünde bir konferans düzenlendi. Konferansa Batı Ermenistan Ulusal Konsey Başkanı Armenag Aprahamian ile şair-yazar Anjel Dikme de katıldı.
100 yıldır hafızalardan silinmeyen soykırımının tartışıldığı konferansta, Türkiye’nin soykırımla yüzleşmesi ve özür dilemesi istendi.
Batı Ermenistan Ulusal Konsey Başkanı Armenag Aprahamian
Konferansta konuşan Başkan Aprahamian Ermeni soykırımının bugün uluslararası alanda tanındığını, Batı Ermenistan’ın Türkiye işgali altında olduğunu söyledi. Osmanlı’nın son dönemi ve Türkiye’nin kuruluş sürecinde bu topraklarda yaşayan Ermeni, Pontos ve Süryani Hristiyan halkların yok edildiğine dikkat çeken Aprahamian bu yüzden Pontos Rum Soykırımı ile Süryani soykırımını da tanıdıklarını ifade etti. Pontos Rum soykırımını araştırmak için bir komisyon kurduklarını da ifade eden Aprahamian, soykırımlarla birlikte bugünkü Türkiye’de tüm demografik yapının değiştiğini de ifade etti.
Batı Ermenistan’ın demografik yapısının soykırımının ardından tümüyle değiştiğini anlatan Aprahamian, uluslararası devlet arşivlerinde, Türkiye devletinin arşivinde ve insanların belleklerinde soykırımın belgeli olduğunu söyledi. Aprahamian, “Mustafa Kemal’in bu coğrafyayı işgali boşuna değil” dedi.
1894-1923 yılları arasında yaşanan Ermeni soykırımında sadece katliamların yaşanmadığına da dikkat çekti. Aprahamian, “Aile bireylerinin öldürülmesi, güzel kadınların Müslümanlarla evlendirilmesi, kız çocuklarının Müslüman ailelere verilmesiyle yaşanan kimlik kaybının yanı sıra; yok edilen Ermenilerin mal ve mülklerine de el konulmuş, toprakları işgal edilmiştir” diye konuştu.
Anjel Dikme de, Ermeni kadınların özelinde soykırım sürecini anlatarak şunları söyledi:
“Ermenilere yapılan zulum bugün o topraklarda yaşayan herkese yapılıyor. Gerçekler bizi özgür bırakacak. Ama devlet her konuda yalan söylüyor. Ve kadınlar çok acı çekiyor. Ben Diyarbakır doğumluyum. Yaşadığım topraklarda Ağalar yüz yıl önce Ermeni kadınları kaçırır; halk da ‘bir gavur kızı daha hak dinine döndürülecek’ diye alkış tutardı. Bu da yetmedi, ağalar Ermeni gençler evlendiğinde gelinle ilk geceyi geçirmeyi talep etmeye başladı. Ayaklanmalar böyle başladı. Ancak ağalar bunu padişaha ‘isyan’ olarak sundu. Soykırımı sürecinde de kadınlar ayrı acılar yaşadılar, eşleri çocukları gözlerinin önünde katledildi, kendileri ya tecavüze uğradı ya da Müslümanlara eş yapıldı. Ancak bu travma son nefeslerini verinceye kadar sürdü. Gizlice Ermeni yemekleri yaptıklarını, dua ettiklerini bugün Ermeni kültürünü tanıdıkça torunları fark ediyor. Babaannem yılbaşına aşure yapardı diyor birisi örneğin… Ya da yumurta boyardı büyükannem diyor bir başkası… Tüm bunlar Ermeni kültürünün kadınlar üzerinden de yok edilme çabasından başka bir şey değildi. Ama gerçekler ne kadar gizlense de ortaya çıkıyor. Bugün birçok kişi büyükannesinin Ermeni olduğu gerçeğinin farkına varıyor.”